Su Yeşili Orman – Sülüklügöl / Bolu


sülüklü göl

Yaklaşık 300 yıl önce Bolu’nun doğusunda yaşanan heyelan, bir derenin önüne set çekerek ender rastlanan bir doğa harikası ortaya çıkardı. Sülüklügöl, derinlerinde hâlâ sakladığı ağaçlarla sıra dışı, büyülü bir dünya.

Yazı ve Fotoğraflar: Ali Ethem KESKİN

Tüplü dalışa yeni başladığım yıllarda bir sohbet sırasında dalış eğitmenim Togan Müftüoğlu ve dalış stajını yaptığım işletmenin yöneticisi Şinasi Bingeli, birlikte Sülüklügöl’e daldıklarından söz etmişlerdi. Anlattıklarından çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Zira üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede denizler dururken bir göle dalma fikri bana oldukça sıra dışı gelmişti. Aradan yıllar geçti, dalış deneyimim arttı, ama Sülüklügöl konusu hep kafamın bir köşesinde kaldı. Togan ve Şinasi’nin yaşadıkları deneyimden etkilenmiştim, benzer bir heyecanı ben de yaşamak istiyordum. Beni Sülüklügöl’e çeken, bu mekânı özel kılan şey neydi? Bakalım benim için bu deneyimi yaşamak ne zaman kısmet olacaktı?

Bolu ilinin doğusunda, ormanlarla kaplı bir vadide su kaynağından çıkan dere kıvrıla kıvrıla akar. Yaklaşık 300 yıl önce Sülüklügöl’ün bulunduğu mevkide büyük bir heyelan yaşanır, kayan tepeler bu vadinin önünde adeta doğal bir baraj oluşturur. Sular yavaş yavaş yükselir ve koskoca orman sular altında kalır. İşte Bolu’nun Tavşansuyu Köyü yakınındaki Sülüklügöl bu şekilde ortaya çıkar.

Göl ve çevresi günümüzde “tabiat parkı” statüsüne sahip. Göle ulaşım, Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Tavşansuyu Köyü üzerinden sağlanıyor. Köy, adını Sülüklügöl’ün gideri olan ve köyün içinden akan Tavşansuyu Deresi’nden alıyor. Eskilerde köydekiler hayvancılık ve tarımla geçimini sağlarmış, ama günümüzde genç nüfus genellikle İstanbul’a göç etmiş.

Bu yeşil dünyada ağaç dalları arasında balıklar yüzüyor.

Gölün en ilgi çekici yanlarından biri, yaz aylarında suların azalmasıyla birlikte gölün içindeki ağaçların üst kısımlarının su üzerinde belirmeye başlaması. Bu durum, Sülüklügöl’ün etrafında piknik yapmaya gelen ziyaretçilere de farklı bir manzara sunuyor. Her ne kadar adı Sülüklügöl olsa da burada sülükler bulunmuyor. Zira gölü doğal bir alabalık çiftliği olarak değerlendirmek için alabalık bırakıldı. Zaman içinde de alabalıklar da tüm sülükleri yiyerek bitirdi. Alabalıklar da 2000’li yıllarda göle aşılanan başka balıklarca yok edildi.

Sülüklügöl’e ilk kez 1990’lı yıllarda dalma olanağını buldum. Deneyimli dalıcı arkadaşım Deniz Pak da bu macerada bana eşlik ediyordu. Sülüklügöl’e varır varmaz ilk işimiz çevreyi ve gölü incelemek oldu. İkimiz de sadece uç bölümleri görünen bu ağaçların oluşturduğu ormanın sualtındaki kısımlarını merak ediyorduk. Suyun hafif bulanık olması yüzeyden derinleri görmemizi engelliyordu. Hazırlanıp suya girdik. Gölün güney kıyısı dik bir yamaçtı. Tepeden dökülmüş taş ve kayaların oluşturduğu çarşak bizim dalışa başlama noktamızdı; hafif bulanık suda etrafımızı görememektense çarşaktaki taşları takip ederek yavaş yavaş dibe doğru ilerlemenin en uygun yöntem olacağını düşünmüştük.

Dalışa başladığımızda heyecan doruktaydı. Derinlere doğru indikçe sudaki görüş mesafesi artmaya başladı. 25 metre derinliğe ulaştığımızda çarşak bitti, biz de ağaçların arasından geçerek gölün ortalarına doğru ilerlemeye başladık. Ağaçların gövde ve dallarının üzeri, geçen zaman içinde tıpkı tozla kaplı eşyalar gibi ince bir dokuyla kaplanmıştı. Yanlışlıkla dokunduğumuz dallar üzerindeki bu tabaka, adeta bir patlamayla fışkırıyor, duman bulutu oluşturuyordu. Ortalığı bir sis tabakası kapladı. Bulanıklaşan bölgeyi terk edip birkaç dakika daha bu ilginç su altı ormanını inceledikten sonra yine çarşaktaki kayaları takip ederek yüzeye çıktık. Şimdiye dek yaptığımız dalışlardan oldukça farklı bir çalışmaya imza atmıştık.

Dalış biter bitmez başta görevli Fethi Bey olmak üzere birçok meraklı kişi etrafımızı çevirdi. İçlerinden birinin sorduğu soru karşısında kelimenin tam anlamıyla dondum kaldım. “Altın odasına açılan kapıyı buldunuz mu?” Gölün dibinin görünmemesi, bazı hurafelerin de ortaya çıkmasına neden olmuştu. Anadolu’nun hemen hemen her yöresindeki göllerin ve mağaraların erişilemeyen derinliklerinde hazineler vardır! Ve nedense bu hazinelerde hep 10 bin tane altın vardır. Şaşkınlığım geçtikten sonra böyle bir şeyin olamayacağını dilim döndüğü kadar anlatmaya çalıştım. Ama soruyu soran kişinin yüzündeki ifade bize inanmadığını, aslında bizim hazineye onu ortak etmek istemediğimizi düşündüğünü gösterir gibiydi. Üzerimizi kurulayıp yanımızda getirdiğimiz kumanyaları yemeğe başladık. Bir yandan manzaranın tadını çıkartıyor, bir yandan da sessizliğin içinde huzur buluyorduk. Ancak bu keyfimiz kısa sürdü. Bir anda kendimizi bir çatışmanın ortasında kalmış gibi hissettik. Bir yönde bir tüfek patlıyor, diğer bir tarafta seri tabanca atışlarıyla buna karşılık veriliyordu. Park görevlisi bize bölgede silaha meraklı birçok insan olduğunu ve maalesef bu atışların önüne geçemediklerini anlattı.

Akşam saatlerinde Sülüklügöl’ün ziyaretçileri yavaş yavaş azalmaya başladı, silah atışları da durdu. Etraf sessizliğe büründü. Dinginliği bozan tek şey, gölün yüzeyinde sivrisinek avlayan alabalıkların su üzerine sıçrayışlarıydı. Yaşadığımız heyecan dolu günü geride bıraktıktan sonra İstanbul’a döndük. Yıllar sonra buraya yeniden döndüğümüzde bizleri kötü bir sürprizin bekleyeceğinden habersizdik. Göle aşılanan bir sazan türü, alabalıkları silip süpürecekti.

Ne yazık ki Sülüklügöl’ün doğal yapısı sonradan aşılanan balık türleri yüzünden bozulmuş durumda. Alabalıklar göle adını veren sülükleri yok etti, sazanlar da alabalıkların nüfusunu azalttı.

BALIKLARIN ORMANI

Sülüklügöl maceram hep aklımda kaldı. İlk ziyaretimde sualtındaki fotoğrafları filmli makineyle çekmiştim. O dönemde kullanılan fotoğraf makineleriyle loş ortamlarda iyi sonuç elde etmek oldukça zordu. Şimdilerde dijital fotoğraf makinelerinin düşük ışık koşullarında iyi sonuç vermesi beni yeniden Sülüklügöl’e gidip yeni bir çalışma yapmaya yöneltiyordu.

Sülüklügöl’den sualtı kameramanı arkadaşım Engin Aygün’e söz ettim. Konu onun da ilgisini çekti. Birlikte Sülüklügöl’e gitmeye karar verdik. Bu arada çevrede sadece Sülüklügöl’ün olmadığını, onun yakınlarında daha küçük başka göletlerin de yer aldığını öğrendik. Ben fotoğraf çekerken Engin de video çekimleri yapacaktı. 2019’un Ekim ayında sabah erkenden yola çıktık. Oraya vardığımızda bizi parkın görevlisi karşıladı. Beni hemen tanıdı; kendisi meğer yıllar önce görevli olan Fethi’nin oğluymuş. O zamanlar yedi yaşında bir çocuktu, ben de onu hatırladım.

Günün ilk dalışını yine Sülüklügöl’e yaptık. Daha önceki gibi aynı çarşaktan taşları takip ederek dibe ulaştık. Bu kez 30 metre derinliğe kadar indik. Etrafımız epey karanlık olmasına rağmen bu derinlikte su berraktı. Dalış saatlerimiz sıcaklığın sekiz derece olduğunu gösteriyordu. Soğuğu iliklerimize kadar hissediyorduk. İkimiz de kafalarımızı yukarı kaldırıp yüzeye doğru baktık. Yüzey yeşil renkli bir gökyüzü gibi görünüyordu. Sanki bir çizgi filmin içinde gezer gibiydik. Bu yeşil dünyanın içinde yer alan ağaçlar ve onların dallarının arasında yüzen minik balık sürüleri, sürrealist bir dünyada yolculuk yapıyormuşuz hissini veriyordu. Hipotermiye girmemek için kısa bir tur atıp çekimlerimizi tamamlayarak yüzeye doğru yükselmeye başladık. 25 metre derinliğe ulaştığımızda büyük bir sürprizle karşılaştık. Ağaçların dalları arasına uzun bir balık ağı takılmıştı. Belli ki bu iş avdan hiç anlamayan cahil kişiler tarafından yapılmıştı. Zira bir ağın böylesine yoğun bir ormanın içinde dallara takılmaması mucize olurdu. Dallara ve balık ağına takılmadan dikkatli bir şekilde yükselip günün ilk dalışını tamamladık.

Sülüklügöl’ün suları altında kalmış orman, dünyada eşine az rastlanan görüntüler ortaya çıkarıyor. Ama 30 metre derinlikte çekim yaparken dallara takılmamak için çok dikkatli olmak gerek. Su sıcaklığı sekiz derece olduğu için ortamın büyüsüne fazla kapılmadan dalış süresi kısa tutulmalı.

İkinci dalışımızı ana gölün yaklaşık bir kilometre kuzeybatısındaki küçük göle yaptık. Bu göl, Sülüklügöl’e oranla oldukça sığdı. Gölün en derin yeri sekiz metreydi. Bir tür sazan olduğunu tahmin ettiğim küçük balık sürülerinin yoğunluğu dikkatimi çekti. Belli ki sonradan bu göle aşılanmıştı. Ana gölden bir diğer fark da buradaki ağaçların çoğunun devrilmiş olmasıydı. Sadece birkaç ağaç devrilmemişti. Ağaç dalları arasında yüzen balık sürülerinin görüntülerini alıp bu göldeki dalışımızı tamamladık.

Sonradan aşılanan alabalıklar, göle adını veren sülükleri tüketmiş.

İkinci dalışımızı ana gölün yaklaşık bir kilometre kuzeybatısındaki küçük göle yaptık. Bu göl, Sülüklügöl’e oranla oldukça sığdı. Gölün en derin yeri sekiz metreydi. Bir tür sazan olduğunu tahmin ettiğim küçük balık sürülerinin yoğunluğu dikkatimi çekti. Belli ki sonradan bu göle aşılanmıştı. Ana gölden bir diğer fark da buradaki ağaçların çoğunun devrilmiş olmasıydı. Sadece birkaç ağaç devrilmemişti. Ağaç dalları arasında yüzen balık sürülerinin görüntülerini alıp bu göldeki dalışımızı tamamladık.

Sıra günün son dalışına gelmişti. Dalış yapacağımız yer Sülüklügöl’ün 500 metre kuzeyinde, ormanın derinliklerindeydi. Dalış takımlarımızı kuşanıp bir patikadan yürüyerek suyun kenarına ulaştık. Burası diğer göllerden oldukça farklıydı. Kapladığı alan 500 metrekareyi bulmuyordu. Cam gibi berraktı, dibi rahatlıkla görülebiliyordu. Derinliği yedi metreydi. Birçok ağaç birbirinin üzerine devrilmişti.

Bölgede, ormanın derinliklerinde dar bir patikadan ulaşılan bir gölcük daha bulunuyor. Dibindeki güçlü su kaynağı sayesinde bu suyu oldukça berrak. Gölet birbiri üzerine devrilmiş ağaçlarla gerçeküstü bir görüntü sunuyor.

Suya daldığımızda kendimizi sanki başka bir gezegende dolaşıyormuşuz gibi hissettik. Çünkü birbiri üzerine yığılmış ağaçların dalları ve onların su yüzeyindeki yansımaları bize bambaşka manzaralar sunuyordu.

Göletin dibine doğru oldukça büyük birkaç alabalık dikkatimizi çekti. Dipteki güçlü su kaynakları fokur fokur kaynıyordu, bu su yoğunluğu sayesinde gölet her daim berrak kalıyordu. Su tahmin ettiğimiz gibi burada da sekiz dereceydi. Çok istememize rağmen soğuktan dolayı sualtında uzun süre kalamayıp dalışımızı tamamladık.

Neredeyse 25 yıl arayla 1050 metre irtifada çok farklı bir dalış deneyimi yaşamıştım. “Eğer bir daha gider misin” diye sorulursa tereddütsüz “evet” derim. Orada hâlâ keşfedilecek yeni bir şeyler bulunduğuna eminim…

SÜLÜKLÜ GÖL TABİAT PARKI REHBERİ

Sülüklügöl Tabiat Parkı, Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Tavşansuyu Köyü sınırları içerisinde yer alıyor. Bolu il merkezine yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta. Sülüklügöl çevresi doğaseverlerin gözde adreslerinden; turizm firmaları her mevsimde gölü çevreleyen ormanlardaki parkurları kapsayan günübirlik yürüyüş turları düzenliyor. Sülüklügöl’de dalış yapabilmek içinse öncelikle Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan izin almak gerekiyor. Parkın kuzeybatısındaki ufak gölde de dalış yapılabilir. Ancak Sülüklügöl’de dalış oldukça riskli. 20 metre derinlik hattında ağaç dallarına takılı uzun bir balık ağı bulunuyor. Bu ağ, kısıtlı görüş sebebiyle dalgıçların takılmasına sebep olabilir. Gölün irtifası 1050 metre olduğu için “irtifa dalışı” uzmanlık sertifikalı dalıcılara uygun.

Yüksek tepelerden bakıldığında heyelanın bölgede oluşturduğu hasar kolaylıkla gözlemlenebiliyor.

SÜLÜKLÜ GÖL’E NASIL GİDİLİR?

TEM yolundan Akyazı Mudurnu çıkışı takip edilerek Mudurnu yönünde gidilir. Dokurcun’u geçtikten sonra Tavşansuyu Köyü’ne ulaşılır. Tavşansuyu’ndaki ahşap tabela takip edilerek 10 kilometrelik yokuş yolun sonunda Sülüklügöl’e ulaşılıyor. Bolu’dan gelirken ise Dokurcun’a ulaşmak için Mudurnu yolu takip edilmeli. Tabiat parkına giriş ücretli. Girişte portatif tuvaletler yer alıyor.

SÜLÜKLÜ GÖL’DE NE YENİLİR, NE İÇİLİR?

İçme suyu çeşmelerden sağlanıyor. Parka gelen ziyaretçiler kendi yiyecek ve içeceklerini yanlarında getirmeli. Tavşansuyu Köyü çevresinde alabalık lokantaları da var; göle gidişte veya dönüşte buralardan yararlanılabilir.

SÜLÜKLÜ GÖL’DE NEREDE KALINIR?

En yakın konaklama Akyazı’daki oteller ve pansiyonlarda yapılabilir. Park görevlisinin yönlendirdiği alanlarda ücret karşılığında kamp yapmak da mümkün.


Kaynak : ATLAS
Sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Çerezler hakkında detaylı bilgi almak için Çerez Aydınlatma Metni’ni incelemenizi rica ederiz. Kabul Ediyorum